2006 | Şevki Gökerman; “Bizim Zamanımızda!..”

Nostalji sözcüğünü sever misiniz ?…

Ben severim…

Anlamı sözlüklerde “Geçmişe duyulan özlem” olarak belirtilse de, bir taraftan geçmişte yaptıklarınızın bir bilânçosudur, öte yandan düşünüp, isteyip de yapamadıklarınızın itirafı, kendinizle yürüttüğünüz bir hesaplaşmanın aracıdır…

Ara sıra günlük yaşamın kaygılarından uzaklaşıp düşünceye daldığınızda, beyin kıvrımlarınızın arasından taşan anılar bambaşka bir insan yapar sizi, biri gelip de sizi uyandırana dek…

Çoğu kez keşke uyanmasaydım dersiniz bu düşler âleminden; ama yaşam sürmektedir ve ağır koşullar özlemlerinizin gerçeğe dönüşmesine pek fazla olanak vermez.

Kim, hangi düşünceler doğrultusunda bir yaşamı benimsemiş olursa olsun, geçmişten ders çıkarmak, hatalarınızı yinelemeyecek önlemler geliştirmek çabası sizi bir adım daha ileri götürecektir.

Tarih tekerrürden ibarettir” demiş biri geçmişte, bir başkası hemen yanıt vermiş “Ders alınsaydı tekerrür eder miydi ?..

Gelişim, ister bireysel olsun ister toplumsal, bu derslerden çıkarılacak sonuçların olumlu yönlerinin uygulanmaya çalışılmasındaki başarı ile doğru orantılıdır.

Ancak bizim gibi yaşı biraz güncel rakamların dışına çıkmış, kimi iyimserlere göre daha gençliğini(!) yaşayan, kimi münafıklara göre de devrini tamamlamış kişilerin zaman zaman yineledikleri ve “Bizim zamanımızda…” sözcükleriyle başlayan anılarından zevk alanlar ve onları can kulağı ile dinleyebilenler epey azınlıkta günümüze…

Sadece bugünü yaşama prensibi taşıyanların yaşadıkları günlere nasıl geldikleri düşünmeye değer olsa da, önemli tarafı ileri dönemlerde ne yapacakları… Tek başlarına kaldıklarında atacakları adımlarda doğru strateji prensiplerini doğrultusunda mı davranabilirler, yoksa nereye basacaklarını belirlemek için gözlerini yerden kaldırmadan, çevrelerinde ne olup bittiğinin farkına varmadan, beyinlerinden gelen o anda yapılması gerekenlerin emredildiği duygular doğrultusunda mı davranırlar ?…

Ne yaparsanız yapın, ne düşünürseniz düşünün “deneyim” denilen olgu adımlarınızda sağlam yerlere basmanın ön koşullarından biridir…

Yadsıyamaz kimse…

Kimi yerlerde ikinci plâna atılıyor gibi görülse de, amaca ulaşmada göz ardı etmek zordur, çoğu kişinin değerini bilmediği bu olguyu…

Bizim zamanımızda…” diye başlayabileceğimiz bir öyküdür, ilk kez 1980 yılında Ali Sipahi adıyla, O’nun anısına saygı amacıyla düzenlediğimiz İSOK İstanbul Rallisi’nin geçmişi. Giderek Türkiye Şampiyonasında önemli ve yadsınamayacak bir öğe haline geldi. Başladığımız yıllardan bu güne para pul düşünmeden çalıştı, en üst noktasından en alt görevine kadar arkadaşlarımız, şimdilerde olduğu gibi…

En iyisini en az kaynak kullanarak yapmaktı herkesin amacı…

Neler yaşadık, neler…

Ne dersler çıkardık yaşadıklarımızdan…

O günlerde kimler görev aldıysa şimdilerde de aynı kişiler, aramıza katılan gençlerin de desteğiyle, İSOK’un yüzünü ağırtmak için çalışıyorlar; paranın her şey olduğu bilincine karşı çıkarak.

İlk dönemlerinde de pek paramız yoktu, şimdilerde de…

Belki birgün gelecek yine yazacağız veya söyleyeceğiz “Biz zamanında kimseden yardım almadan da ralli düzenledik” sözünü; Başkan Satvet Çiftçi’nin yadsınamaz katkılarını düşünerek…

İSOK Dergisi, Sayı 2, Nisan 2006 | 21 Mayıs 2020 : 17.00

Son 70 haber

Yoruma kapalı

Arşiv

Go To Top