Devrialem
Hala geçerli midir bilmiyorum, ama “Paris’ta kahvaltı, Londra’da öğle yemeği, akşam NewYork” lakırdısı çok popülerdi, bir dönem. Benimkisi de o hesap! Bu haftanın ilk saatlerinde yola düştüm. Sabah İzmir, akşamında Aydın, ertesi sabah Bodrum, döndüm durdum. Elbette, son nokta kürkçü dükkanı yani İstanbul oldu. Üç gün üç gece, farklı havaları solumak, ayrı mekanlarda dolaşmak, kimi dostlarla hasret gidermek, kimi yeni dostlar edinmek emin olun çok yaradı, herkese tavsiye ederim.. Fakat, İzmir’in rüzgarı ve kuru soğuk havası, Aydın’ın ‘sıfır’ gören gecesi yetmedi, tatil cenneti Bodrum’da kaşkol ile ağız burun ve kulaklarımı sarmalamak zorunda kaldım ya anlaşılır gibi değil. Kıssadan hisse, ‘dondum’.
İşin güzel, bence katma değeri yüksek notlarıma bakacak olursam; İzmir’de yeni bir takım oluşumunun izini sürdüm. Eski bir dost, yeni bir yüz ile Karşıyaka’da ‘sakızlı muhallebi’ eşliğinde, ucunu yakaladığım bu yeni oluşumun ayrıntılarını sorguladım. Startı verilmiş yeni oluşumun bu sezon rallilerde ‘podyum altı – amatör üstü’ kesime ciddi bir hareketlilik katacağını sanıyorum. Eski dost ile şehrin duyup ta düne kadar adım atma fırsatını bulamadığım Kuş Cennetine dahi kanat açtık. Aslında, cennetin dibi Ayosk’un Gece Rallisi mekanı olan Sasalı kent ormanıydı, fakat o ana kadar fırsat olmamıştı. Hayatta sürekli ve tempolu koşarken, aslında neler kaçırdığımızı daha iyi anladım.
İstanbul’dan çıkarken yaptığım günlük programım akışı aynı gün içinde o kadar değişti ki, bir ara ben bile ucunu kaçırdım. Sanırım, ilk haliyle anca yarısına yetişebildim, bakiyesini de bir sonraki seyahate ötelemek sorunda kaldım. Yorgun ilk günün gecesinde ayağım otele beş adım kala, karşı kaldırımda otobüs servisine vardı! Hedefim Bodrum’du ama yolum Aydın’a çevriliydi. Geçtiğimiz sezon Baja’larda servis alanında ve yarış merkez oteli kahvaltı salonunda sık sık hal hatırlaştığımız Serhat Saygılı ile nihayet yüz yüze gelebildik. Aydın, habersiz ziyaretime inat, ‘sıfıri gören’ havasıyla adeta buz kestirdi. Bere’yi de servis minibüsünde unutunca kulaklarım, bu havayı daha iyi algıladı haliyle. Serhat ve eşi Sibel hanımla sezon konuşup peşine dergi için söyleşince, saat te nasıl koptu gitti anlayamadık. Öğlen atıştırması sonrası kendimi yeniden yollarda buldum. Bu kez, kesin ve net hedef, Bodrum’du ama plana göre 2,5 saat rötarla düşünce yola, Bodrum’a indiğimde de sadece otelin yol notunu istedim haliyle. Gecenin saatine kadar beni sabırla bekleyen Murat’larıma kavuşmanın heyecanına karşın, yorgun bir edayla ertesi güne kadar izin isteyip kendimi zor attım yatağa. Kuru soğuk, adeta İzmir’le yarışmaktaydı Bodrum’la, odadaki yatakların üzerlerindeki tüm battaniyeleri sarmalayıp, klima ıslığı altında daldım derine.. Bodrumu bir de böylesi yaşamak lazımmış demek ki!
Sabah, erken kalktım ve kendimi dışarı, sahile doğru attım. Fakat, bere’sizlik önce yeni açılan dükkanları gezdirdi bana. Sabah siftahını bere satışı ile yapan esnaf, nereden düştü bu adam diye düşünmüştür hiç şüphesiz.. Ama emin olun işe çok yaradı; kulaklarımı kavrayan berenin faydası ile Baja Halikarnassos startını verdiğimiz merkez meydanda selfi atmak geldi birden aklıma. Mesai saatinin ilk virajlarında sevgili Murat’ımın sesi de kulağa iyi geldi. Az sonra ihtişamlı Amerika’nıyla aldı beni, Bodrum sokaklarından yeni dünyalara yelken açtığı garajına uçurdu. Ajans ve dergide hit olan yazısında bahsettiği adaşı, yeni kopilotu Murat (Şaş) ta bizleri Başkan’ın garajında bekliyordu. Hoşsehbet, offroad sevdalısı sporcu ve bir kulüp başkanı ama günün ilerleyen saatlerinde Defender’larını ve de asıl önemlisi revizyon aşamasındaki Mk2 Escort’unu (sağda) görünce aklım karıştı, çünkü Bodrum’da Efsane Mk2 restarasyonu ile karşılaşmak doğrusu hiç aklımda yoktu. Öğleni Murat Başkan’la (Şaş) devirdik, keyifli bir söyleşi ile dolu dolu geçti, ancak saate bakınca anladım yine zamanın hızlı akışını.
Başkanın Garaj’ına geri döndüğümüzde, Feridun’u (İnak) sabırla bizi bekler halde buldum. Samimiyetle aldı beni, Bitez’e, kumsala aktık birden. Gayri ihtiyari, ‘bilseydim mayomu alırdım’ dedim diye hatırlıyorum ama Feridun, araba da o da var deyince aynı hızla geri vitese taktım. Gerçi, öğle saatlerinde güneş tepede içimizi ısıtıyordu ve bere ile atkıyı çantaya, montu ise kumsaldaki kanepenin üzerine serpmiştim çoktan. Anlayacağınız kıştan yaz moduna çevrildim bir anda.. Bursa’da fabrikalarında gününü çevirmekten sıyırtıp kendini attığı ve yeni bir hayat kesitinde 10 yılını tamamladığı Bodrum’un tam bir sevdalısı haline gelen Feridun (İnak), 17 dakikada dünü, bugünü ve asıl yarınını anlattı Ralli Dünyası’nın teybine. Günün ilk röportajı Murat Şaş ileydi ve öğlen ikinci kayıt için teybi durdurduğumda kendi tempomu da sevmiştim. Güneş te içimi ısıtmıştı ve ben de sevdalanmaya mı başlamıştım Bodrum’a? Fakat programımda üçüncü bir kayıt daha vardı diye aklıma geldi, geri döndük Başkan Garaj’a, Murat Taşlıdağ ve ailesi ile hoş sohbet ettikten sonra motor sporcusu büyük oğlu Saltuğ’un rehberliğinde soluğu komşu restaurantta aldık. Acılı Beylan’ı tattığımız yemek aslında bahane oldu ve Murat’la yeni yaşamı üzerine dergi için söyleştik bu kez.
Yine kayıt bitti, yine bana yol göründü. Aslında içimden kalmak geçmiyor değildi fakat kürkçü dükkanı beni bekler diye, düştüm yine yollara. Üçüncü geceyi de yolda devirip, ertesi günün henüz ışımayan ilk saatlerinde özlemle girdiğim yatağımda üç gün üç gecelik tatlı masalsı bir devri alemi yorgun ama mutlu ve huzurlu, dolu dolu bitirmiş olmanın keyfi ile rüyasız derinlerde buldum kendimi. Can’ım sesini duyduğumda ise deliksiz 5,5 saat geçirmiştim. Bu arada, Monte Carlo’nun shakedown maillerine göz ucu ile bakabildiğimi, sevgili Vural Ak’ın sosyal hesap mesajından İstanbul Partk’taki tek marka kupa hasretinin sone ereceğini gördüğümü hayal meyal anımsıyorum fakat haberlerini ajans ekranlarında bu satırlardan bir iki saat önce ancak redakte edebildim. Şurası gerçek ki, sporun hızı durmak bilmiyor, akışı kaçırmak, hayatı kaçırmak gibi; satırlarıma koyacak noktayı düşünürken, peşine Monte Carlo’nun ilk gecesinde gezinmem gerektiğini, peşine de kısa devri alemimden baki kalan dört farklı röportaj çözümünün beni beklediği aklıma geliverdi. Bunun anlamı, bu gecede uyku yok demekti bana. Şimdi bana müsaade, az bir soluk ve ardından yine koşmaya devam. Kalın sağlıcakla. İzmir-Aydın-Bodrum devrialemde gösterdikleri yakınlıkları, gösterdikleri dostlukları nedeniyle de herkese şükranlarımı sunarım. | 23 Ocak 2020 : 22.00
Son Yorumlar