İntercity İstanbul Park’ta neler oluyor?

03.08.2017 : 16.00 | Öyle ince ince planlamamıştım, tamamen spontane gelişti ve kendimi İntercity İstanbul Park’ta bulmam da çok hızlı oldu. Aklımın kıvrımlarına takılı olan pek çok soru vardı elbette ve bunlara da yanıtlar aramaktı maksadım. Mesela, Park’tan sadece bizim ajans ve dergiye değil genelde sportif haber içerikli bilgi akışı oldukça zayıftı, öncelikle bunu halletmemiz gerekiyordu. Üstelik üç hafta sora offroad yarışları vardı, İPSK’nın (İstanbul Park Spor Kulübü) ve bu yarış öncesinde havayı koklamam  gerekiyordu. Üstüne bir de o gün öğrendim ki, 6 Ağustos Pazar pistte İPSK’nın özel kupalarının dördüncü  ayak yarışları yapılacaktı. Ziyaretim adeta dört ayak üstüne düşmüştü.

Yine de itiraf etmeliyim ki, öncelikli maksadım, Vural Ak’ı konuşturmaktı. Elbette bu ilk temasta mümkün olmadı ama bu ziyaretim sırasında yine spontane gelişen bir durumda ve beklemediğim bir anda karşımda buluverdim kendisini. Ama iş adamı olarak ceket-kravatlı değildi ve bir sporcu olarak tulum içindeydi fakat bildiğim offroad pilotu olarak değil de bilmediğim şekilde ‘motor’ üzerindeydi. Gerçi ‘scooter’ diyerek mütevazi bir şekilde altındaki makinanın levelini düşürdü ama hiç te bildik scooter olmadığı, pistin iç asfaltında gazlayıp uzadığında anlamak için de motorcu olmak gerekmedi. O gün motorla ilgili bir eğitim için piste uğradığını söyledi ve en kısa sürede bir araya geleceğimizi ekledi. Bunun anlamı, çok yakında bir Vural Ak röportajı okumaya kendinizi şimdiden hazırlayabilirsiniz.

Vural Ak ile, beş dakika sürmedi bu, ayak üstü görüşmemiz, ama sarf ettiği beş kelimelik bir cümle vardı ki, bende damar etkisi bıraktı. Kendisi ile tanışlığımız çok eskilere, hatta daha federasyonun daha kurulmadığı zamanlara dayanıyor. İstanbul Park işletmeciliği henüz iş ajandasında dahi yok iken, sahibi olduğu İntercity’nin Bağdat Caddesi’ndeki ofisinde ve yine dergi adına bir röportaj için bir araya gelmiştik. Aradan o kadar çok yıl geçti ve benim bunu anımsatmamın akabinde, Vural, kendilerine ve İstanbul Park’a sporun tek medyası olarak uzak kalmış olmamıza karşı sitem dolu şu sözü sarf etti; “Gözden ırak, gönülden ırak kalır”.. İki uçlu ve derin tesirli bu mesajı, kendi adıma aldım, ki zaten bunun bilinci ile telafi amaçlı oradaydım ve bunun sıklaşacağını söyledim. Dediğim gibi, en kısa zamanda ve bir röportaj çerçevesinde bir araya gelmek konusunda anlaştık, O motoru ile uzadı, biz ise Ahmet ve Sadi ile konuşmamızı sürdürdük.

Sadi Hezber, İntercity İstanbul Park’ın Pist Müdürü ve Satış Pazarlama Direktörü. Ahmet Ünlü’yü anlatmak ise sadece İntercity İstanbul Park Koordinatörü  titr’i ile olmamalı; öncelikle sporun eski üst yönetimlerinde görev alan ve bugünkü yönetimin de seçilmesinde kulüpler üzerinde derin etkisi olan bir isim olduğunu belirtmem gerekiyor. Aynı zamanda offroad sporcusu ve bu branşta Türkiye Şampiyonu. O’nun şampiyonluğunu ve sportif başarılarını ajans ve dergide görüp okumadınız, o da ayrı bir yazı olacak derinlikte bir konu, fakat kısaca; yönetici şapkası taşırken, ya da yönetici gömleği üzerinde iken yarıştığı için sergilediğimiz doğal bir tepkiydi. Ki, bunu daha önceki yıllarda Mümtaz Başkan’a karşı da uzunca süre sergileyen biri olarak, kendisine yinelemekte hiç te sakınca görmedim. Ama bu son ziyaretim öncesinde bunun da üstünden kısaca geçip, yönetici şapkası veya gömleği olmadan sporculuk kariyerini diğer sporcular gibi takip edeceğimizi kendisine de ifade ettim.

Sonuçta, İntercity İstanbul Park Pisti’nin son durumu, ekibi, neler düşünüp neler planladıklarını sorguladım. Elbette sadece pist değil, İstanbul Park Spor Kulübü de başlıklar arasındaydı. Bu hafta sonu, pistte yapılacak olan Clio ve Megane Cup’larda dördüncü yarışları var; üç hafta sonra, ulusal offroad şampiyonasına ev sahipliği yapacaklar. Eylül’de aynı hafta sonu çifte ziyafet bekleniyor; hem ralli, hem offraod var. Aynı hafta cumartesi günü Intercity Baja Cup, orman etabı koşarken, pistin off-road alanında bulunan  seyirci etabında İstanbul Rallisi yapılacak. Pazar günü, seyirci etabında araziler gazlarken, bu kez servis alanında ralliciler bakım görecekler. Pazar öğleden sonra çifte finiş merasimi… O hafta sonu, Park’ta bir anlamda motor sporları festivali yaşanacak. Tabii ilerleyen haftalarda Türkiye Pist Şampiyonası 3’üncü  ayak yarışı da takvimlerinde.

Pistin kupalarından söz açıldığından Sadi Hezber, Intercity Clio Cup ve Intercity Megane Cup için  25 ‘sıfır’ Clio ve 25 “sıfır” Megane alındığını söyledi. Distribütörü oldukları OMP’in talebi üzerine de Megane’lardan birini soyarak İtalya’ya gönderdiklerini, burada özel tasarım roll-cage üretildiğini ve montajlanarak beraberinde diğer 24 cage ile birlikte kendilerine geri gönderildiğini anlattı. Sadece cage’lerin değil, tüm malzemelerin de İtalyan OMP ürünü olduğu ve yarışçıların kıyafetlerinin de buna dahil olduğunu belirtti.

Şunu öğrendim ki, Park’taki ‘pist günleri’, açıkça bir yarışa davet yolu, aynı zamanda caddelerde gazlamayı da  “Caddede Olmaz Piste Gel” kampanyasıyla bir nebze engellemeye çalışıyorlar.. Sadi’nin verdiği bilgiye göre, kupadaki yarışçıların yüzde 70’i pist günlerinden gelme. Hayatında hiç yarış ve hız deneyimi olmamış kadın bir katılımcı bir örnek, fiziği ve performansı ile gençlere taş çıkartan 70’lik sportmen bir bey de diğer.. Bu farklı yelpazede insanlar, adrenalin coşkusunu ilk kez Clio’da tadarak başlamışlar. Geçen yılın Clio’cu tayfasından bu yıl Megane ile devam edenleri de oran olarak yüksek. Anlaşılan verilen aşı, tutmuş görünüyor. Clio ve Megane 2018’de de devam edecek ama şu şartları da var, Clio’da bir kez yarışan bir sonraki sezon bir daha katılamıyor ve kendilerine Megane Cup öneriliyor, çünkü Clio Cup, amatör kupa olarak öngörülüyor. Clio’nun bir üst basamağı Megane Cup ama onun da bir üst çıtası olacak Caterham Cup da 2018’de İntercity İstanbul Park’ta piste çıkmaya hazırlanıyor. Fakat, bu Cetarham’lar bizim bildiğimiz ve Körfe Yarış Pisti’nde izlediklerimizin iki gömlek üstü, 180  beygirlik Caterham’dan yarış aracı şeklinde satın alınmış “sıfır” yepyeni R300 yarış otomobilleri. Clio ile başlayıp, Megane’da yetinmeyenler için, Porsche’un bir alt katmanı olacak.

Clio Cup’a 2016’da 43 yarışçı ile start verildiğini söylendi ve 22 ile 21’lik iki gruba ayırmaları da güvenlik gerekçesi ile açıklandı. Hepsini birden Park’ta piste çıkarmanın sorun olabileceğinden bahsedildi. Geçtiğimiz yıl, ilk sezonun da Clio Cup oldukça çekişmeli geçmiş… Pert olan araç olsa da, yarışçılardan sıyrık raporu dahi olmaması, aldıkları yoğun güvenlik tedbirlerine ve malzeme kalitesine bağlanıyor. Ayrıca kupalardaki sigorta sistemi ile kimsenin bütçesel anlamda derin travma yaşamadıkları anlaşılıyor. Yine de, pistin devasa alanında 40 Clio’nun veya 40 Megane’nın aynı anda start almasının nasıl bir coşku yaratabileceğini düşünüp seslendiğimde, hem Sadi, hem Ahmet, güvenlik şeridi ile çıktılar karşıma, ben de fazla itiraz etmedim.

Ofisteki sohbetten sonra pistte ufak bir tura çıkardı, Ahmet.. Önce, offroad etabını geçtik. Son bildik halinden bir değişiklik yok. Aynı uzunlukta, aynı zeminde, fakat bugünlerde toprağın yanında dökülen malzeme dikkatimi çekti; özel bir taşlı toprak olduğu, toprak parkura dökülerek silindir geçilerek sertleştirileceği ve ardından da taşlarının toplanacağı bilgisi verildi. Sanırım, üç hafta sonraki ulusal yarışta ilk tecrübesi yapılacak. Hemen ardından pistin dış kulvarındaki gezintimiz, motor sporları araç parkının önünden geçerek sürdü. Clio ve Megane’lar buradaydı, bir kenarda ise offroad aracını işaret ettim, Ahmet, Baja’larda kendisinin yarışacağı araç olduğunu söyledi. Caner Akkafa’nın aracının bir benzeri zaten hazırlanmasında da Akkafa ailesinin emeğini vurguladı. Pistin start düzlüğünün ana tribününün altındaki malzeme deposunu daha önceki yıllarda yarışlar sırasında görmüştüm. Elden geçirilerek temizlendiği ve yarış araçlarının bakım atölyesi olarak görev yaptığı bilgisi verildi.

Pist turundan sonra Ahmet ile birlikte yemeğe geçtik; İntercity İstanbul Park’ın çalışanları için, yönetim binasının ikinci katında bulunan yemekhanede yılın ilk bamyasını yemek te farklı bir tat oldu doğrusu! Ardından Sadi yine aramıza katıldı, yemek sonrası üçümüz bu kez aynı katta ki lounge’ları geziye çıktık. İntercity İstanbul Park’ın pistlerin üstündeki yedi  VIP salonundan birinde, 20’den fazla Porsche karşıladı bizi. Bir o kadarının da atölyelerde olduğu söylendi. Porsche Driving Center İstanbul için, dünyanın dört bir yanından gelenler için kullanıma hazır tutuluyorlar. Sabiha Gökçen’de uçaktan inip, Park’ın E5’e uzanan bağlantı yolu üzerindeki beş yıldızlı Radisson Blu’da misafir edilen davetliler için Park’taki etkinlikte bu Porsche’ler kullanılıyor. Sadece Porsche Driving Center İstanbul kapsamında değil, şirketler için etkinlik paketlerinde de kullanımı mümkün.

Porsche’nin lounge’unun girişinde solda GT3 vardı, bunlardan da 22  tanesi hali hazırda GT3 Cup projesi için Park’ın envanterinde bulunmakta.  22’lik GT3 startı gerçekleştiğinde, İntercity İstanbul Park’ın daha da renkli olacağından eminim. Porsche’nin lounge’ında  bir slotcar dikkatimi çekti, fırsattan istifade ben özçekim yaparken Ahmet te maketteki pistin İntercity İstanbul Park olduğunu vurguladı. Anlaşılan Porsche misafirleri, gerçek pistte adrenalin yaşamadan önce burada pistin gerçek maketi üzerinde de antrenman yapabiliyorlar!

Hazır, Porsche’dan söz açılmışken, değinmeden geçemeyeğim bir dip notum var; dört yıl önce, Porsche Driving Center, tüm dünyadaki operasyonları için global bir tercih yapma arayışında iken, Slovakya çok adım öne çıkıp işi tam kapmak üzereyken, devreye Vural Ak girerek ve Porsche’nin global yöneticilerini İstanbul’u tercih etmeleri konusunda ikna etmekle bence dev bir adım atmış. Niye dev adım diyorum, çünkü bu sayede dünyanın dört bir yanından Porsche Driving Center’in kalburüstü müşterileri İstanbul’a geliyorlar, İntercity İstanbul Park’ta gazlıyorlar, şehr-i İstanbul’da konaklayıp geziyorlar. Çok yazılıp çizilmese de, şehir ve ülke turizmi ile ekonomisine ciddi katkı yapıyorlar, çünkü Porsche Driving Center üyelerinin harcama yapma limitleri fazlasıyla çizgi üstü! Porsche Driving Center İstanbul lounge’undan önce iki lounge daha ziyaret ettik; biri, Mercedes AMG’nin çok lüks ve keyifli donanımlı lounge’u idi ve hatta burada bir yandan bizlere ikram edilen kahvelerimizi keyifle içip diğer yandan sohbetimizi derinleştirdik. AMG’yi İntercity İstanbul Park ’a çeken, elbetteki rakip marka Porsche’nin varlığı ve ‘neden biz de olmayalım?’dan yola çıkarak hemen dükkan açmışlar! Porsche ve AMG’nin İntercity İstanbul Park’taki etkinlikleri yılın 300  gününü kapsayan ana programın önemli birer parçaları.

AMG’nin lounge’una komşu olan ‘otomobil müzesi’ de gezilesi köşelerden biri. Kapının girişinde traktörlerin karşılaması ise çok ilginç; Sadi, şirketin tarım alanlarındaki faaliyetlerinden dem vurdu, Anadolu’nun dört bir yanından alınan traktörlerin atölyelerde elden geçirilerek müzede sergilendiğini söyledi. Tam saymasam da 10’a yakın traktör vardı, ama diğer araçlarla ilgili söylem burada da geçerliydi; “garaj ve atölyelerde dahası da var!” Vural Ak’ın otomobil müzesindeki parçalardan bir kaçı diğerlerinden öne çıkıyor haliyle.. Dünyada 500 tane üretilmiş olanı, ki yeni spec üretiminden de alınmış Park’a gelmesi ise eli kulağında. Velhasıl, bu özel müze, daha sonra yeniden radarıma alacağımı ve detaylandıracağımı belirterek geziye devam ettik.

İntercity İstanbul Park’ta önem verilen departmanlardan biri de eğitim. İntercity Sürüş Akademisi’nin sahip olduğu imkânlar, burada yazmakla bitmez. Pit’lerin arkasında, takımların TIR’larını dizildiği alanın hemen arkası büyük bir eğitim alanı. Gizli fiskiyelerin suladığı alanlar, frenajların ölçümlendiği ıslak kayan alanlar var ve binek ile ticari araçlar için burada konumlu eğitim alanları kullanılıyor. TIR ve otobüs gibi büyük araçların eğitim alanı ise pistin farklı bir bölümünde. Burada eğitim verenler Alman Yol Güvenliği Vakfı-DVR’ın eğitmenleri tarafından eğitildikten sonra göreve başlamışlar. Aralarında bildiğim isimlerden, sevgili Ahmet Özgün, ki kendisini Start TV ekranlarında yayınlanan motor sporları programından yakinen tanıyorduk, şimdi İntercity İstanbul Park Sürüş Akademisi’nde. Yine, Power FM’in motor sporlarındaki davudi sesi sevgili Ahmet Kılıç’ın küçük oğlu Yalın da burada eğitim kadrosunda. Ki, kendisi Bersini’nin Türk FTP’leri dahil, karting ve pistlerde yarışan bir isim. Diğer akademik kadroyu ismen bilmiyorum ve belki de pek çoğunu tanımıyorum fakat özenle seçilip iyi ve sıkı bir eğitimden geçirildikten sonra burada görev aldıkları kesin. İstanbul Park Sürüş Akademisi’nde eğitim almak için, kendi araçlarıyla gelinebildiği gibi, Park’ın araç parkından da seçim yapılabiliyor. Sürüş eğitimine verilen bu önem, pistin işletmesini aldığı ilk yıldan itibaren Vural Ak’ın ‘ülkenin trafik canavarına karşı eğitimi arttırarak mücadeleye katkı verilmesi’ isteği sonucunda geliştirilen bir departman.

İntercity İstanbul Park’ın uluslararası yarış organizasyonlarına gelince, tahminimin ötesinde ve bir dokun bin ah işit tadında! Anladığım şu ki, hangi uluslararası yarışı düzenlediyseler ise, oradan zarar haneleri şişik olarak çıkmışlar. Hatta motosiklet bunların en başında; süpersport şampiyonasına sırf Kenan Sofuoğlu’nun İstanbul Park’ta yarışamama serzenişine karşı Vural Ak’ın onayı ile kapılarını açan İntercity İstanbul Park’ın zararının birkaç milyon Euro düzeyinde olduğunu ben dahil çok kimse bilmez.

Yine de, Formula 1’in yine ve yeniden İntercity İstanbul Park kapısının eğişinde olduğunu anımsatayım. Hatırlayın, Cumhurbaşkanı’nın masasında F1’in Bernie’nin yerine görevi üstlenen Amerikalı yeni Ceo’su ve yanında Vural Ak’ın, olduğu fotoğrafı.. Bugün Cumhurbaşkanlığı web sitesinde ‘himaye edilen organizasyonlar’ en başında yer alıyor, İntercity İstanbul Park.. Altında da şu cümle dikkat çekici; “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Türkiye’nin 2018 yarış takvimine dâhil edilmesi ve İstanbul Park Yarış Pisti’nde Formula 1 yarışlarının düzenlenmesi için çalışmalar tüm hızıyla devam etmektedir.” Bunun anlamı, F1’in ülkeye geri dönmesi için medyada yazılan devasa bedel, devlet desteği ile karşılanacak fakat, organizasyonun genel gider bütçesi için sponsor ve seyirci getirisinin yetmeyeceği ve yine pistin zarar hanesine not düşüleceği öngörüsü hakim.

Sonuç olarak, niyetime uygun bir şekilde, İstanbul Park yarışları ve kupaları ile ilgili olarak bugünden sonra ve inşallah, ajans ve dergide daha fazla haber ve yazı görebileceksiniz. Bu konuda bilgi akışının sağlanacağı sözünü aldım. Zamanın, Intercity İstanbul Park asfaltında olduğu gibi, diğer alanlarında da hızla akıp gittiğini fark ederek, sohbeti sonlandırıp şehre dönmek üzere izin istedim. Sağ olsun, şirketten Zafer beni E5’e transfer etmek üzere görev üstlendi ve tam da E5’e inmişken fark ettim ki İntercity İstanbul Park’a girişte kapıda benden alınan kimliği geri almaya unutmuştum. Hızla geri döndük, kimlik takaslarından sonra yeniden şehre geri döndük.

Aydın Hoşgör | Ralli Ajansı, İstanbul

Son 70 haber

Yoruma kapalı

Arşiv

Go To Top