Nurican Hızır | Ne yapmalıyım?
1973-74’tü..
STC Anadol ilk kez Motör Ticaret’te vitrine çıkmıştı.
(O yıllarda tescilli isim, Motör Ticaret’ti)
O semtin çocuğu olarak, ben de oralardaydım.
Heyecanla…
1965 Opel Record Stationwagon..
‘Makam otomobili’ ile de…
Rahmetli Vehbi Bey’i (Koç) ilk orada tanıdım.
Hatta elini öptüm.
Hâlâskârgazi Caddesi;
Osmanbey’in hatırası bu yüzden bende büyüktür.
Markiz Pastanesi’ne gelir..
Mutlaka vitrinden içeri bakardım.
Ya sarı STC olurdu, ya da Böcek…
Yıl 1982-83’tü…
Beni Rahmi Bey (Koç) çağırtmıştı.
Nakkaştepe’ye. İnanmadım. Ama doğruydu.
Randevu zamanı gelmeden oradaydım.
Elim ayağım buz kesmiş bekliyordum.
Sonunda, sağda yerli, solda yabancı sekreter olan 500 m2 bir odaya girdim.
Bu muhteşem odanın sonunda Rahmi Bey oturuyordu. Masasında.
Tam yolu yarılamıştım ki..
Okuma gözlüğünün üstünden bana bakıp…
“Çık dışarı” dedi. Ben de çıktım.
Niye çağırıldım, niye çıkarıldım hâlâ da bilmem?..
Devamında üç kere de Ömer Bey (Koç) özel bir iş için çağırdı. Anlaşamadık…
1991, Sabah Grubundayım.
Ford/Otosan Genel Müdürü çağırıp, fırçaladı!
Aynı yıl Tofaş Fabrika’sını gezip yazdım. Olay oldu…
İş hayatı olur böyle şeyler, deyip hayata devam ettim.
1992, Doğan SLX zamanı neler oldu bana anlatmadılar…
1993’te Hürriyet Auto Show’da tek sayfa zor yazdırdılar.
1995, Türkiye Gazetesi..
Bir yayınımdan dolayı geri adım attı ve bana da duyurdu.
1998’de Tofaş Genel Müdürü Uğurman Yelkencioğlu, bizzat kendisi..
Beni patronum Aydın Doğan’a şikâyet edip, işimden etti.
Hakkımda yazılan mektubu gözlerimle gördüğüm için, bu kadar eminim.
Hatta beni tanımlamasını ömür boyu unutamam.
Okuduğumda dehşete düşmüştüm.
2003’te aylık bir derginin başına getirilmiştim ama..
Başıma gelmeyen de kalmıyordu…
Anlayacağınız, hep benle oynandı…
Dayandım, yenilmemeye çalıştım.
Çünkü, yalan dolan, çıkar ilişkim hiç yoktu ve olmadı da.
Yıllarca darda zorda yaşadık. Belli etmedik.
Biz onurlu insanlardık…
Her şeye rağmen boş durmayıp..
Türk Ralli Tarihi’ni 5 yılda kendi imkânlarım ile yazıp tamamladım.
İki bin resimli, bol indexli yaptım. Çok uğraştım.
Dünya’da da benzeri olduğunu sanmıyorum.
Kin tutan biri olmadığım için..
Bu tarihi oldukça tarafsız ve dürüstçe yazdım.
Kimseyi de kırmamaya imtina gösterdim…
Bana da yakışan budur.
Geçenlerde, Koç Müzesi bir davet vermiş…
Duayenleri ve ileri gelenleri çağırmışlar…
Ben mi?..
Sadece gülüyorum.
Sadece…
bir arkadaşım söyledi inanmadım ve açıp okudum gerçekten inanması zor şeyler bunlar sen yazmasan da inanmazdım zaten
bir arkadaşım telefonda söyledi gerçekten inanılması zor olaylar bunlar sen yazmasan inanmazdım
Arkadaşlar whatsapp cepten’ten uyarıyorlar… Tamam kardeşim Marmaris’te Can’ı (Ünlü) gördüm müze çalışmasını söyledi, buraya kadar tamam. Anlaşılmayan ise şu. Can şahsi davetine beni şifahen çağırsaydı giderdim. Ama Koç Müzesi davetine şifahi söylemle gitmem. Zaten adab-ı muaşereten de gidilmez.Türkiye kendi örf ve adetlerini unutmamalı… Kaldı ki. Kimlerin sanat’ın sanat’çının yanında olduğunu, bir kez daha gördük! Maalesef… Maalesef…