‘Ücretsiz’ Danışmanlık..
İstatistikleri bilmiyorum..
Bu yüzden, ahkam kesmek istemem ama..
Sanırım, Tosfed, 82 federasyon içerisinde..
?En çok denetlenen? kupası olsa..
Açık ara kazanır!
Denetimin biri gidiyor, diğeri bitiyor.
Başkan, diyor ki, ?biz istedik, çağırdık?..
Yani, ?alnımız açık? mesajı..
Ve, haliyle ?çağrılan? denetim raporu temiz!
Çünkü, ?iddia? üzerine..
‘Davet’ edilen konuya yöneliyor denetim.
Mesela, Banu hanımın federal yapıdaki görev ve etkileri.
Ama önceki denetimde bulguya rastlanılamadı. Neden?
Çünkü, yönetim kurulu kararı ile ?danışman? yapıldı.
Ama ?apar topar? ve hatta el?alem laf etmesin diye de ?bila ücret!?
Tosfed, baba şirketi değil ki, neden ?ücretsiz? görev alınsın?
O kadar mı sevgi dolu, bu spora karşı?
Metin Başkan, son açıklamasında ?ücretsiz danışman? dedi.
Bu memlekette benim bildiğim tüm danışmanlar..
Ücreti hamuduyla götürürler.
Bir tek, Tosfed?de ?ücretsiz bir danışman!? mevcutlu.. Kim inanır?
Üstelik, ücret dediğin sadece bordo üzerinde de olmayabilir..
Farklı farklı yolları da vardır.
Misal; (laf olmasın kimseye diye kendimi örnekleyeceğim) dense ki bana;
?Sen danışmansın, ama para yok!?
Haliyle, benden şöyle bir tepki çıkar;
?Yok ya! Başka bir arzunuz??
Hadi, gönül alma faslını açayım;
?Ama, şu şu işleri sen yaptıracaksın?.. Yani;
?Bunun etini sütünü sen dağıtacaksın!?
İşte orada dur, bir soluklan hele.
Bir sendikaya iş yaptım vakti zamanında..
?Görünürde hiç bir şeyleri? idim.
Ama o yıl, ciromun yarıdan çoğunda bu işin faturaları vardı.
Emin olun hepsi resmi kural ve kaideleri içerisindeydi.
Bilgisayar sistemleri kurdum, web?ler açtım. vs vs..
Yani, direkt ücret almadığım bir işte, çok şükür parmağımı yaladım.
Kısaca; bu dünyada hiç kimse, kanından biri dahi olsa bir başkasına..
Karşılıksız hiç bir şey vermez, hiç bir şey yapmaz.
Yapar-verir diyorsanız, onu en yakın bir müzeye havale edin. Örnek olur..
Federasyon, bir yılda elli tane işi yapar, yaptırır.
Devlet burada ?ana-baba? rolünde olup ta federasyonu beslediği için der ki;
?Bir mal alacaksan, açacaksın ihale! Çağıracaksın işin ehillerini..?
Orada da şartlar ağırdır; der ki, ?filan filandan ceza almamalı..?
?Devlete bir kuruş borcu vs bulunmamalı..?
Yani ?herkesi her ihaleye almamalı? der, kural kaideler.
Aslında devlet, iyi niyetli bir örgü yapmıştır, sistem sağlıklı yürüsün diye.
Ama insanoğlu her ortamda bu örgüyü bozmayı kendine görev adleder.
İhale mi? Peki paşam. Çağır iki üç komşu tanıdık firmayı..
Bu işi sen yapacaksın, ama..
Bana 2-3 farklı firmadan da teklif getir, ki başım yanmasın.
Hani sorulursa, ?yaptın mı ihale? diye.. Çıkarılır orta yere 3 teklif dosyası.
İşi yapanın 3-5 kuruş üstüdür fiyatlar.
Bu durumda, iş önceden işaret edilenin üzerine kalır.
Bunun da adı ihaleli iş yaptırmaktır.
Hemen ve açıkça tenzih ediyorum;
Federasyonda işler böyle yürüyor demek değildir iddiam.
Benim bildiğim, bu ülkenin yüzde 99?unda, budur!
Belki de, bizimkiler % 1?lik diğer kısmındadır.
Velhasıl, şu ?ücretsiz danışmanlık? işi ne zaman yazılsa çizilse..
Nedense, yüzümü tebessüm kaplar.
Direkt para vermek gerekmez ki..
Global işlerin 3?te 5?te 1?ini yaptırsalar yeter!
Ben, değil danışman olmak, ücretsiz çay ocağına bile bakarım!
Düşünüyorum da, nedir bu işin sırrı?
Bazı insanlar, sanki onlarsız olmazmış gibi mi düşünürler kendileri.
Misal, Banu hanım, acaba; ?ben olmasam bunların eli ayağı dolaşır?? mı der?
Ya da, ?ben vermesem, bunlar eğitimsiz kalır? diye mi..
Bu kadar çok koşuşturur, fedakârlık yapar?
Bu eğitimlerin satırlarını başkaları bilmez, okumaz, anlamaz mı?
Engin bilgi ve tecrübe, elbette yıllarca ve yaşandıkça katlanır, çoğalır.
Ama değil yaşatmak, önünü açmazsan başkalarının..
Tecrübesizlik diz boyu kalır. Tecrübe kişilerle sınırlı kalır.
Bu sporda ve hatta Federasyon içerisinde yenileri eğitecek..
Çok ama çok kişi vardır..
Ama çağrılırlarsa veya görev takdim edilirse ve de ?ücretsiz? denmezse..
Otuz yıldır iş hayatımda şunu bilir ve söylerim;
Karşılığı ödenmeyen bir iş olmaz!
Halk dilinde bunu bir de yakıştırması vardır.. Denir ki; ?insan eşine bile..?
Kısaca, dost işi, kazık işidir! En tatlı kazık ta dosttan yenilenidir!
Parasını vereceksin ki hesabını sorabileceksin. Yalan mı!
Şimdi Başkan Metin, dönse ?danışmanına? ve bir laf etse..
Yanlış bir işten veya hatalı bir bilgilendirmeden dolayı..
O danışman da çıkıp demez mi; ?bu ne hava usta, veriyor musun ki para??
Ben olsam derim. Parasız iş, yarı yolluktur, tamamına erdirmez.
Düşünen insan, çözüme ulaşır derler ya, bence, bu da bir efsane..
O kadar düşünüyorum ve hala bulamadım! Neden?
Bu kadar kıymet arz eden nedir? Neden kapı dışarıdan vurulmaz?
Yazık, herkese ve her şeye karşı yapılan büyük bir haksızlık.
Çözüm çok basit ama görüp te üstüne alınan yok.
Ayak altları ha kaydı ha kayacak ama hala raks ediliyor!
Yazdım, ama yine kötü adam kostümünü giymiş oldum.
İnsanın en yakınına dokunursan, tek kalemde çizik yersin.
Zamanında Mümtaz Başkan’ın için de oğlunu-kızını-eşini yazdım..
O gün bugün aramızdaki buzluk sapasağlam!
Canları sağ olsun. Ama beni soluklandıran nedir, biliyor musunuz?
Burada detayını veremeyeceğim bir ?an?lık gelişme..
Kafamda hala karşılıksız sorularla..
Yazdıklarımın yankılarını insanlara sormakla geçen..
Yoğun bir günün geç saatlerde, oturdum ekran başına sörf’leniyorum.
Açtım face?i bir mesaj. Göndericisi, tanıdık ama an itibariyle çok uzak biri.
Hah dedim Aydın, işte sana günün piyangosu!
Ama açtım mesajı okudum.. Döndüm bi daha okudum.
Belki toplasan 15-20 kelime ama insanın inanası gelmediği anları olur ya..
Son yazıdan yana çok kısa ama çok içten bir teşekkür.
Bu camiada bana yazdıklarımdan veya aldığım tavırlardan yana kızan..
Selam sabahımızın olmadığı çok ama çok insan vardır.
Kendimi köyün delisi arz eder ve..
Bunları önemsemem ama bu da bir gerçektir.
Neyse, mesaj böyle birinden. Yani, selamsız olduğumuz bir isim.
Ama çok çok yıllar öncesinde O’nunla da tam tersi idik, ne olduysa artık..
Kısaca; mesajdaki teşekkür öyle yıkama yağlama tarzı değil.
Çok net ve içerikli. Aldım okudum ve yaslandım arkama.
Yalan yok; rahatladım, günün gerginliği gitti üstümden.
Eğer, bana karşı cephedeki bir kişi bile olsa böyle düşünüyorsa..
Yolum, dosdoğrudur!
Ben, otuz yıldır yazdıklarımdan..
Hal ve tavırlarımdan yana hiç pişman olmadım.
Her yazdığım satırın her daim arkasında oldum!
Doğruluğuna inanmadığım şeyleri ise yazmadım.
Ama doğru olduğunu bildiğimde de lafımı hiç bir ortamda esirgemedim.
Bu yüzden, otuz yıllık bir hayatta, el?alem, kat üstüne kat katarken..
Dikili bir ağacımın dahi olmaması da bundandır.
Menfaatine dokunduysam eğer birinin, yapılan ilk iş, musluğa el atmaktır.
Sanki, susuz kalınca el pençe olunacak ve aman dilenilecek.
Böylesine basit, ucuz bir yöntem, en azından benim için.
Banu hanımı içeriklerime dahil etme niyetim de..
Tamamen ?iyi? düşünceydi, ?art? değil!
Hani, başkaları söylemleriyle, istifaları ile, iddiaları ile..
Farklı farklı yollardan bunu dediler ama..
Anlaşılamadı ya meram..
Belki, bu işe yarar diye geçmişti aklımdan.
Kimseyi kırmadan, fakat herkesi kucaklayarak yazdım.
Zaten 3-30 kişiyiz demiyor muyuz?
Ama yanlış anlaşıldı, ?ilgili? kişilerce. Bu yüzden bir daha yazayım istedim.
Hala yol yakınken, ve bazı hatalardan hâlâ geri dönme şansı varken..
Yarınlar için, çok fazla ve kötü senaryolar geliyor kulağıma..
Üzüldüğüm, bu işten öncelikle etkilenecek kişi..
Bir insan, bir dost, bir arkadaş ve bir sporcu olarak çok sevdiğim biri;
Metin Çeker..
Yoksa, bana ne ?ücretsiz danışmanlık? işinden..
Güler geçerim. Üstüme vazife edinmem ama..
Burada gülemiyorum da üstelik, üzülmekten başkaca..
Biliyorum, bu dahi anlatamayacak meramımı.
Ama yazmadan da edemiyorum. Bu benim işim.
Ben, aynayım. İster bakar ve çeki düzen verirsin kendine..
İstersen eline geçeni atarsın üstüme ?kırarsın?..
Ben kırıldığımla kalırım ama sen, ?aynasız? kalırsın.
Dünyanın tüm tozu pisi üstüne sinse de, kendini göremediğin için..
Her taraf toz pembe sanırsın.
Ben arkadan dolanmayı sevmeyen biriyim, onun için buraya yazmayı tercih ediyorum ve bir editör vakurluğuyla yazılmış her iki yazıyı da kutluyorum. Bizim için önemli olan gerçektir. Gerçek de tekdir.