Keşke..
Çırağan Sarayı gibi simge bir mekanda değil de..
Misal, -TİM gibi- bir platoda olsaydık..
Karşımızda İstanbul?un nefis boğazı yerine..
Kırmızı perde ile kapatılan bir sahne bulunsaydı..
Bembeyaz örtülü masalarda oturacağımıza..
Kırmızı koltuklarda dizilseydik..
Gümüş çatal bıçak tutacağımıza..
Avuçlarımızdaki peçeteleri kullansaydık..
?Soğuk tabak?, ?ara sıcak?, ?ana yemek? ve..
?Tatlı?, ‘kahve’ seçenekli menü yerine..
?Soslu köfte?, ?patates?, ?beyaz peynir?,?havuç?,’sosis’..
‘Kuruyemiş’, dolaştıran tepsileri kovalasaydık..
Laci?leri çekeceğimize..
Temiz ama sıradan kıyafetlerle otursaydık..
Hanımlara ?kuğu? rolü yazmak yerine..
Rahatlık sunabilseydik..
Canlı müzik yerine, CD?den motor gürültüleri dinleseydik..
Kısaca, ?ne gerek var bu yemeğe?? diyesim geçti içimden.
Geçen sene, ?gitmeyeceğim? demiştim, nedenlerini de izah ederek..
Bu yıl, otuz yıllık tanışım Metin Çeker?in Başkan olarak ilk galası hatrına..
Evet, ben de olacağım, Çırağan?ın sarayında!
?Laci? olmasa da koyu takımlarla gideceğim elbette..
Beyaz örtünün ve gümüşlerin hakkını vererek, menüyü sindirmeye çalışacağım.
Muhtemelen, çıkışa en yakın masaya oturtulacağız yine, medya olarak..
En önde olmak değil asla düşüncem, ama nedense hep ?kapı dibi? veya..
En kör noktadaki masalar reva görülür medyaya..
Değer skalasında sondan bir önceki seçenek sanki!
?Yap işini, çek fotoğrafını ve çaktırmadan tüy? der gibi.
Oysa, böylesi bir gecede dahi, evet, ?en önde? olmalı medya..
Bizse yıllardır, hep en olmadık masalardan kalkıp..
Düğün sahiplerine pay edilen masaların önüne dikilir..
Fotoğraflar çekeriz. Yani, hem rahatsız oluruz..
Ve, hem de düğün sahiplerini rahatsız ederiz.
Bu da değil asıl sıkıntım, çünkü alışkınız, en fazla ?gitmem?..
Takılmıyorum artık bunlara, bu durumlara ama..
Şu, ?sınırlı? sayıda davetiye; istersen ?bedelli davetiye? olayı sıkıyor beni.
Tamam, Çırağan?ın bir bedeli var, menünün de..
Ama, mecbur olmamalı bir ?gala? gecesi için böylesi bir organizasyon.
Kim için? Gala?ya gelemeyenler için.. Gerçek kahramanlar için..
Misal; bir sezon boyunca gece gündüz krikonun altından çıkmayan mekanikerler..
Motordaki en ufak bir ses için kulağını radar yapan mühendisler..
Çamurdan görünmez olan camları paklayan ?gönüllüler’..
Bir sezon boyunca ardından koşturdukları, emek harcadıkları, tek akıttıkları..
Ali veya Ahmet, her kimse, ?kazandı? ve ?şampiyon oldu?, ?kupa kaldıracak?..
Ama, onlar göremeyecek, kendi şampiyonlarını alkışlayamayacaklar!
Neden? Çünkü, ?davetli? değiller! Ama onlar gerçek kahramanlar!
Serviste bijonları sıkarken gerilen; kızgın egzostla el uzatan..
Kırılan tekeri sökerken elini levyeye kaptıran..
Motor susunca sıkıntıdan ter döküp kızaran..
Bu insanlar olmasaydı, o kupalar kalkar mıydı?
İnsana, emeğe, hizmete bu kadar liyakatsızlık olmamalı..
Evet, sadece bizde, bizim sporda değil bu durum ama..
Çok kolay ve çok da rahat bir ?tercih? ile bunlar olmalayabilir.
Hatırlıyorum da; TİM?in platosunda kupaların verildiği seneyi..
Sahnede şampiyonlar, karşılarındaki koltuklarda gerçek kahramanlar..
Koltuklar sahneyi, sahne koltuktakileri alkışladı gece boyunca..
Herkes oradaydı, çünkü davetiye diye bir sınırlama yoktu!
Herkes çok mutluydu o gece..
Şimdi ise, kahramanların arasına kara kedi gibi giriyor, ?davetiye? illeti..
Bence, bu gala gecesi de ?çok eksik? kalacak. Çünkü;
Gerçek kahramanlar orada olamayacak! Kendi şampiyonlarını alkışlayamayacak!
Belki bir, en fazla iki takımın şanslı teknik kadrosu galaya katılabilirler..
O da, bedeli ödenerek alınan davetiyelerledir..
Ama bu herkes, her kahraman için geçerli değil.
Kimse sarf etmesin; ?bu, onların işi, para kazanıyorlar? laflarını..
Bu, paradan öte gönül işi, yürek işi, sevgi işi, hatta aşk işi..
Paranın satın alamayacağı bir aşkla yapılıyor bütün bir sezon bu işler..
Sezon sonunda, masalarda bizler, ?eksik? kalıyoruz sevgili Metin..
Tamam; yemek işin vitrini, kabul, ama ne pahasına?
Yap ?galayı? herkese açık, ücretsiz-davetiyesiz, ?tiyatro?da..
Dağılsın kupalar gerçek kahramanların da alkışları altında..
Sonra, isteyen gitsin yesin en âlâ yemeği, ister Çırağan?da..
İster salaş balıkçıda.. Yanlış mı, haksız mı bu satırlar?
Siz de, belki benim gibi, o masalarda oturacaklardan olabilirsiniz..
Ama Gala?dan mahrum kalanlardan da olabilirdiniz!
Bardağın hep bir tarafını değil, her iki tarafını da görebilmeyi bilmek gerek.
Bu satırları haksız görüyorsanız eğer, elbet siz bilirsiniz.
Ama bu durum galasız kalanlar nezdinde sizi haklı kılmıyor.
Hepinize, hepimize, herkese peşinen iyi ?gala?lar!
Ve siz, -bence- gerçek kahramanlar, aslında o masalar sizin hakkınız.
Hakkınızı helal edin..
Yıllardır söylüyorum ama ben bu kadar güzel anlatamadım.. Her yarışın sonunda en azından takımlar kupasında puan alan ilk üçün mekaniker kadrolarına da kupa verilse, hatta sezon sonu en iyi mekaniker kupası yapılsa diye. Kalemine sağlık, mekanikerlerimiz olmazsa bizler yokuuuuz.. Daha doğrusu bu spor yooook..
Emeklerimi helâl etmiyorum, etmeyeceğim de. Bir kişi bile tarihine sahip çıkmadığı için de, imamın kayığına binmeden, onları yüce Allah’a havale ediyorum.