11.07.2012 | ‘2’ Milyon Euro?luk adam..
Ajans üyesi yarışçılara, her yarış sonrası sormayı ?geleneksel hale? getirdiğimiz bir sorudur; ?yarıştan aklında ne kaldı??
Aynı soruya bu kez kendimi muhatap ettim; sahi, aklımda ne kaldı?
Açıkçası, Boğaziçi?ne ?kör? bir hedefle gitmiştim; Haninen?i seyretmekti, salt niyetim.
IRC?nin tozunu atıp, Avrupa?yı sallayan Skoda fabrika pilotunu yakından izlemekten gayri bir fikrim yoktu.
O?nu, aşinası olduğu Avrupa parkurlarında izleme şansım olmadığı gibi, arka bahçeme kadar geldiği zaman da izlememek te abesle iştigal olacaktı.
Hanninen, değişik bir insan.
Genetiğini inkâr etmese de, bildik ?soğuk? bir Finli değil, en azından bana öyle gelmedi.
Haydarpaşa?da, ?tek başına? bir kenara iliştiği andan beri yakın takibe aldım.
Büfeye girdi, bir şeyler sipariş etti ve masaya oturup bekledi.
Bir Loeb veya dünya yıldızı diğer kasıntılar gözönüme geldiğinde, şaşırmadım değil.
Sade, sırada ve çok halktan biri gibi..
Belki -Rossetti gibi- çok çok sıcakkanlı değil, ama kesinlikle yapmacık biri de değil!
Muhtemel, bu yakın tespitlerden sonra, dünya yıldızları sıramamı gözden geçireceğim.
Loeb, rallilerde zirveyi bırakmasa da benim klasmanında bir sıra daha aşağı kayacak..
Fransız, apoletindeki 8 yıldıza, sayısın bile unuttuğu onca zafere ve global çapta gördüğü ilgiye mukayese edildiğinde, haliyle ?kasıntı? bir hal sergiliyor, bu yüzden hiç aramız ısınmadı kendisi ile.
Hanninen?in takım organizasyonunu da çok beğendim.
Kendi çapında uluslar arası bir oyuncu olmasına karşın asla gösterişli değil, fakat çok tip-top bir servis yapısına sahip.
Burak Çukurova saymış, tek başına Hanninen?in başarısı için arkasında tam 16 kişi çalışıyor.
1?e 16, rakiplerin aynı oranlarına göre oldukça etkileyici.
Finlinin kumpanyası yıl boyunca Avrupa?nın bir köşesinden diğerine dolaşıp duruyor.
Katıldığı yarışların hepsi kalibresi yüksek olanlar.
Start aldığı yarışlarda da başarı oranı çok yüksek.
Boğaziçi?nde sade benim değil, hemen herkesin ortak favorisiydi.
En takın rakibine 1,5 dakikaya yakın fark, O?nun için sıradandı belki ama bizim için çok önemli.
Şu açıdan bakmayı deneyin;
O?nun 1,5 dakika fark attığı sürücü kim?
Türkiye?nin şampiyonu!
Bu etapları gözü kapalı gidecek kadar ezberlemiş genç bir pilot.
Burak, bu etaplara ne kadar hakim olduklarını, ?bir taşın yer değiştirmiş halinde fark edecek kadar? diyerek sembolleştiriyor.
Ama O, yani Hanninen, ?ilk kez? çıktığı bizim parkurda, standart bir yol notu çalışmasının ardından geçiyor direksiyonuna ve basıyor ?en iyimize? 1,5 dakika farkı!
Bir de üstüne, yaptığı açıklamada ?yüzde elli gittim? diyerek iyice gömüyor başımızı toprağa!
Yüzde elli ile 1,5 ise, full çekse 3 dakika mı basacak?
Burak, O?nun için, ?ayrı bir alemin insanı? derken çok haklı!
Kendisi başta olmak üzere diğer tüm pilotların, araçlarının tamponu olsun, kaportası olsun bir taraflarını kırdığını ama O?nun o yüksek tempo ile dahi Skoda?sına ?çizik bile? attırmadığını söyleyen de, Burak..
Ben ise, O?nun parkurdaki hakimiyetine hayran kaldım, yalan değil.
Üç günde tanımaya çalıştığı bir ülkenin parkurunda, ezbercilere ahkâm kesiyor olmak, her babayiğidin harcı değil.
Açıkçası Hanninen, bildik bir yıldızdan çok öte geldi bana.
Bir Mikkelsen kaldı, canlı göze izlemediğim, o da kısmet..
Basso?ya ?2 salise? ile verdi San Marino?yu, o derece yakın çekişiyorlar.
Hanninen içerikli sohbetlerimizden belki de en dolusu, Burak ile yaptığımızdı.
Hanninen?in 2 milyon Euro?luk yıllık bütçesine fena bozulduğu belli..
O?nun yüzde onda birine dahi denk gelmeyen kendi bütçesini mukayese ederken, başkaca söze gerek duymadı.
Boğaziçi?nde, Hanninen?i beklediğim, daha doğrusu tahmin ettiğim değerlerde görürken şaşırmadım ama beni şaşırtan bir diğer isim, Rossetti oldu.
O?na, podyumun son basamağını yakıştıramadım nedense..
Şüphesiz yarış bu, hızlı olan kazanır, el elden üstündür.
Bizimkileri ulusalda bozguna uğratan İtalyan’ın Finli karşısında suskun kalması manidardı.
Ama işin bir de başka yönünü atlamışım, buna da geç uyandım.
?Bizim? İtalyan?ın, Finli karşısında ?misli fark? yemesinde önemli bir faktörün de ?benzin? farkı olduğu gerçeğini vurgulamam gerekirdi.
Boğaziçi?nde sadece Finli?nin Skoda?sı ve Ford?un S2000?i özel benzin kullanabildiler.
Diğerlerine ise, bir düşük değerde, sanırım 97 oktan benzin basıldı..
İddia edilen sebep ise, yetiştirilemedi ve özel benzin ?çekilemedi? gümrükten.
Benzin farkının km?de yarım saniyeye denk geldiği gözönüne alıp, varın hesabını siz yapın.
Bu durumda, Rosseti?ye ve deposuna ?özel benzin? dökemeyenlere yedikleri açık açık farklardan dolayı çok ta sitem etmemek gerek.
Bizim yıldızlar dünyaya gidemiyorlar diye, mukayese edemiyoruz..
Dünya yıldızları bize gelip te bizimkilere fark attığında işin rengi daha bir belli oluyor.
Onlarla aralarında tepeler değil, dağlar var..
Ama bu dağları ?birileri? yarattı, en azından zemin hazırladı, çanak tuttu..
Verilmeyen destekler, öngörülmeyen hedefler, olmayan planlamalar..
Kendi çöplüğümüzde, kendi horzolarımızı gözümüzde büyüttük..
Elin horozu geldi, gagaladı gitti.
Suç bizim horozlarda mı?
Asla! Asıl, onları kümeste tıkalı tutanlarda..
Aynı şanslar verilse, aynı destekler sunulsa, aynı tahammüler gösterilse..
Bu kez Finliyi kendi çöplüğünde gömer gelirler, o derece yürek, bilek ve arzu dolular.
Ama, onların önünü açan yok..
Sporu planlayan yok, geleceğini sorgulayan hiç yok..
Hâlâ yok, sanırım olmayacak ta..
Bizler de, dün Vatanen, bugün Hanninen, yarın bir başka ?en? karşısında ?vav? diyerek ağzımızı beş karış açacağız..
?Uçmuş bunlar? diyeceğiz, geyik muhabbetlerimizde..
Yarınlarda, bizden sonraki neslin de yüzleri düşmemesi için, bugünden yarına birilerinin acele plan yapması gerek, pilav değil!
Aydın Hoşgör | 11.07.2012
* Bu sabah Ercan Kazaz’dan, yazının ‘benzin’ kısmı ile kısmına itiraz geldi. Sipariş verip parasını ödeyen herkese benzin verildiğini ileri sürdü. Takım olarak kendilerinin de aynı yakıtı kullandıklarını sözlerine ekledi. İleri sürülenleri ise Federasyonu karalama kampanyası olarak tanımladı.
Son Yorumlar