Dakar’da finiş yapan ilk Türk kim?
40. Dakar gelip çatınca, anılarım depreşti.
1988 yılı üçüncü çeyreğiydi, yanılmıyorsam…
Gazete manşetleri hâlâ hatırımda durur.
“Türkiye Camel Trophy Dünya Şampiyonu”
O kadar mutlu olmuştum ki… Anlatamam.
Sonunda biz de Dünya Şampiyonu çıkarmıştık.
Aslında Camel elemeleri takibimizdeydi o zaman.
Yanılmıyorsam… 1986 idi…
İlk katılan da bizim Cem Acar olmuştu. (Pegasus)
Elemelere 1 sırt numarasıyla başlamıştı ve hırslanmıştı.
Çok istikrarlı gidiyor kazanacağına kesin gözüyle bakıyorduk.
Finalde çekildiğini açıklayınca şaşırmıştık?..
Sebebini sorduğumuzda, bir açıklama yapmıyordu.
Zamanla problemin yüksek tansiyon olduğunu öğrendik.
Sizin de anlayacağınız gibi Trophy oldukça ciddi ve sıkıydı.
Bu yoğun rekabette Ali Deveci/Galip Gürel Şampiyon çıkınca…
Kendimiz olmuşçasına sevindim ve sevindik.
1990 yılında Rem Sport’ta tanıştığım Ali Deveci net biriydi.
Yurt içi rallilerde co-pilotluğunu yapan Osman Lav da arkadaşımdı.
O da cetvel gibi düz, net, sağlam bir sporcuydu.
Sanayi’de sıklıkla rastlaşıp, ortak hobimiz hakkında sohbet ediyorduk.
Gerçi Bacı (Ali Bacıoğlu) bu durumdan hoşnut değildi ama…
Yapacak da bir şey yoktu. İki Camel pilotunu da seviyorduk.
Yıllık yarış bütçesinin yarısı A’Lee (Deveci) ye gittiği için Bacı rahatsızdı.
1991’de A’Lee’ye Manta 200E hazırlanırken oradaydım.
Dinamometrede 186 HP çıkınca Sanayi Sitesi bayram yerine dönmüştü.
Biz Manta ile uğraşırken A’Lee ortadan kayboldu.
Paris-Dakar’a gittiğini öğrendik. Ama 4×4 hazırlanırken görmemiştik…
İspanya’dan Range Rover T2 kiraladığını öğrendik.
Epeyi sonra, Gültepe’deki ofisine gidince A’Lee’yi görebildik.
Anlattıkları bizim için kavram dışıydı… Başka bir şeydi.
Dakar’ı Genel Klâsman: 37. Sınıfı olan T2’de de: 7. Sırada bitirmişti.
Türkiye’de başa koşan bir pilotun bu derecesi bizi şaşırtmıştı?
A’Lee Deveci, sert, kalın, kesin bir sesle…
“Yaa sen ne diyorsun? Avrupa’da iş kolaydı.
Ferry ile Afrika’ya geçince asıl iş başladı.
Fabrika takımları müthiş çalışıyordu.
Adamlar antrenmanlı.
Pilot/Co-pilot önceden çalışmışlar fakat gece bir kum fırtınası çıkıyor..
Senin navigasyon güm!.. Sabah çıkıyorsun, koca kum tepeleri yer değiştirmiş…
Gel çık işin içinden bakalım.
Gerçi bizim önceden yol notu hazırlama gibi bir şansımız yoktu.
Akşam leş gibi etap finişine geliyorduk, bakıyorsun catering uçağı inmiş..
Yemek yiyor, ertesi güne hazırlanıyorduk.
Zaten bizim T2 standart Range gibi bir şeydi.
Brifingte ertesi günün etap karakteri hakkında bilgi alıyorduk. O kadar.
Adam, etap için ‘Kurumuş göl yatağı, kayalık, kaygan, mıcırlı diyor?’
Hatta bir etaba geldik, road-book’ta ‘532 km.
Bu etapta araç yutan kum tepeleri var dikkat’’ diyor…
Ne yaparsın?..”
Konuya ve pilota hürmeten, sessizliği koruyoruz mecburen.
Ama şaşkınız hâlâ…
Ve… Devam ediyor.
“Yarışın ortalarında öndeki ile fark ne kadar oldu biliyor musun?
Bir gün bir!… Ki biz, daha iyi durumda yarışa devam edenlerdeniz…
Arkamızdakiler içinde öndekiyle arası 3 gün açılmış ekipler vardı.
Düşün… Mesela, Japon Hiroshi Masouka, adam T2’yi sonuncu bitirdi.
Sonra baktık ki, Mitsubishi Pajero ile adam iki kez Dünya Şampiyonu oldu.
Dakar müthiş bir tecrübe işi. Devam etmek isterim… Sponsor olursa…”
Daha sonra, Dakar sürerken, yanı başlarında Fransız bir yarışçının..
Afrika’lı teröristlerce silahla vurulup öldürüldüğünü öğreniyoruz.
Eh… Adamda moral mi kalır, hırs mı?..
Evet, sevgili okurlar. Böylece Dakar’da ilk finiş yapan Türk pilotu öğrenmiş olduk.
İyi de oldu… Kimseyi üzüp kırmak istemem ama..
Basında sıklıkla bu ünvanın rahmetli Renç Koçibey’e ait olduğu yazılıp, çiziliyor.
O konuya da aydınlık getireyim.
Birinci nesil kasa Pajero (kısa) ile Dakar’a giden ilk Türk, Renç Koçibey’dir.
Erdiç Yeşilyurt’tan aldığı bu araçla, Dakar’ı bitiremediği biliniyor.
Daha sonra Mehmet Emin Karamehmet’i ikna eder ve…
İzmir’e gider. İşi bağlar.
BMC Leyland artık Sahra yolcusudur.
Hürriyet de medya sponsoru olur.
İzmir’deki fabrikanın Ar-Ge bölümünde hazırlanan kamyonun başına da..
BMW’ci Mustafa’ olarak bilinen..
Oto Sanayinin en saygın isimlerinden Mustafa Gökay’ı getirir.
Son bir ay Gökay’ın kontrolünde çalışılır.
BMC Kamyon Fabrikası ile anlaşan rahmetli Renç Koçbey ve
Mustafa Gökay/Ahmet Utlu’dan kurulu bir ekiple 1992’de yola çıkar.
Karadan gitmek kış şartlarından dolayı risklidir.
Denizden gitmeye kalkarlar.
Fransa’ya kadar epeyi zorluk çekerler.
Sonunda start alırlar. 6×4 çekiş özelliğine sahip..
Bu ağır vasıta ile Libya’ya kadar sorunsuz giderler.
Libya, hem yönetim şekli, hem de parkur, hem de polis güçleriyle sorun doludur.
Kum tepeciklerinin başlaması ile de zorluklar başlar.
Kaddafi’nin devrim muhafızları ile de anlaşamazlar!..
Tutuklamaya kadar giden bir süreç yaşanır.
Başlangıç oldukça kötüdür bizimkiler için…
O tarihlerde Sabah Grubu’ndaydım.
İzmir’den gelen telefonun akabinde, konunun üstüne eğildik.
Organizasyon’dan gelen belgeleri inceleyince..
18 saat zaman cezası ile diskalifiye oldukların öğrendik.
Sanırım fabrikanın bundan haberi yoktu. Şaşırdılar…
Zaten biz de bu yönde bir haber yapmadık.
Kendimizce takımı korumaya aldık.
Bizimkilerin daha sonra devam ettiği haberi geldi ama..
Bizim için olay kapanmıştı zaten.
Daha sonra, Sabah Gazetesinden tanıdığım..
Sezen Aksu ile evlenen Ahmet Utlu’yu İzmir’de gördüm ama bu konuyu konuşmadı.
Paşa’mıza dönecek olursak.
Rahmetli, hayat boyu hep zoru sevdi, zoru seçti…
Belki de kaderi, O’nu zorlamak istedi?..
Kim bilebilir?..
Sonunda da…
1993’te de Koçibey’i yitirdik.
En acı Finish bu olmalı!
Tarihten bir sayfa daha açarken, hem anıları tazeledim, hem de zihnimi netleştirdim.
Hoşçakalın. | 05.01.2018 : 20.30